anksiyete-ve-panik-bozukluk
Evrimsel açıdan korku, bizi hayatta tutmak adına dış etken ve tehditlere karşı verilen duygusal bir tepkidir ve bedensel değişimlere sebep olur. Dış uyaran bizde korku uyandırdığında sempatik sinir sistemimiz uyarılır ve savaş-kaç tepkisi meydana gelir. Böylece beden mücadeleye hazırlanır, göz bebekleri büyür, solunum ve kalp atışları hızlanır. Ardından tehlike ortadan kalktığında bu defa bir fren etkisi göstererek parasempatik sinir sistemi devreye girer ve bedeni sakinleştirir. Anksiyete söz konusu olduğundaysa bu defa dışarıdan gelen bir tehdit d...
psikanalitik-terapide-cercevenin-onemi-ve-anlami
“Seans odasında iki kaygılı insan olursa iyileşme olmaz”. -Vamık Volkan Çerçeve Nedir? Terapötik çerçeve, psikoterapi sürecinin sağlıklı işleyebilmesi ve iyileştirici olabilmesi için gereken bazı kurallar bütünüdür. Psikanalitik terapide çerçeve psikterapinin en önemli koşuludur çünkü terapist ve danışan ancak çerçevenin güvenli sınırları içerisinde uzun yıllar terapi çalışmasını yürütebilir. Winnicott’a göre bebeğin ruhsallığının sağlıklı gelişebilmesi için onu kapsayan bir çevrenin varlığının olması şarttır. Kapsa...
bebeklikte-ilk-yasantilar-norobilim-ve-psikoterapi
Anne Karnı: Güvenli Alan Zihin; beden, beyin ve deneyim sonucu oluşan bir bütündür. İnsan zihni, anne karnından itibaren deneyimlerle şekillenmeye başlar. Özellikle üçüncü trimester itibariyle bebeğin dış dünyaya dair uyaranları algılayabildiğini kanıtlayan çalışmalar mevcuttur. Örneğin beynimizde korku ile ilişkilendirilen yapı olan amigdala, sekizinci ay itibariyle çalışmaya başlar ve bebek, anne karnındayken korku duygusu ile korku tepkisini eşleştirme yetisine sahiptir. Bununla birlikte bebeğin annenin karnında düzenli olarak duyduğu ritmik bir ses...
uzerini-orttugumuz-her-seyin-altinda-kaliriz
Hayatımızın karmaşıklığı içinde, birçok şeyi göz ardı ettiğimiz gibi, duygularımızı da sıklıkla göz ardı edebiliyoruz. Fakat çoğu zaman duygular, zor zamanlarda bize uzatılan yardım elleridir. Siz hayır dediğinizde evet diyen, olur dediğinizde olmaz diyen iç ses ve bir karar alırken bir türlü içinize sinmeyen o huzursuzluk hissi, karmaşık durumlarda neler olduğunu anlama açısından çoğunlukla bize en kestirme yolu sunar. Fakat bu sesi duymakta, duysak bile dinlemekte bazen zorlanırız ve hatta bilerek görmezden gelebiliriz. Bunun gibi durumların ortay...
hayatin-dizgini-baglanma-stilleri
Hayatımız boyunca birçok farklı ilişki deneyimi yaşarız. Kendimizle, ailemizle, partnerimizle, sosyal çevremizle hatta eşyalarımızla bile çeşitli dinamiklerde bağlar kurarız. Kurduğumuz bağlar büyük oranda hayatla nasıl bağ kuracağımız konusunda ilk ve en güçlü adımları attığımız çocukluk döneminde şekillenir ve bize birincil bakım veren kişi veya kişilerle olan ilişkimizden köken alır. Eğer bu yapılanma sürecinde çocuğun yaşadığı olumsuz deneyim ve travma gibi durumlar varsa kişinin gelecekteki hayatını, hatta hayat ve ilişki algısını...
obsesif-kompulsif-bozukluk
Obsesif Kompülsif Bozukluk Nedir? Kendinizi hiç bir düşünceyi kafanızdan ne kadar isteseniz de atamadığınız, düşünmemeye çalıştıkça daha çok aklınızı meşgul eden, ve sonunda kontrol edemediğiniz bir endişe içinde kaldığınız bir durumda buldunuz mu? Bu durumu sıkça yaşıyorsanız, kişilerin günlük hayatları, iş ve sosyal hayatlarında zorluk ve aksamalara sebep olan Obsesif Kompülsif Bozukluk’a (OKB) sahip olabilirsiniz. Obsesif Kompulsif Bozukluk belirtileri genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde baş gösterir.  Ayrıca bilimsel çalışm...
nasil-baglanamiyoruz
Bağlanmak ya da bağlanamamak; her zaman ilişkilerimizin temel konularından biri olmuştur. Bağlanmak ne demek? biraz bunu açmakta fayda var. Bağlanmak, bir kişiyle/nesneyle bir bağ kurmak, içten yakın bir duygu hissetmek ve onun yokluğunda onu aramaktır aslında. Bağlanma gerçekleştiği zaman artık o kişi (ya da daha farklı bir şey de olabilir) bizim için hayatımızda olmadığında yokluğunu hissettiğimiz; yerini başka bir şeyle dolduramadığımızdır. Neden Bağlanırız? Hepimizin hayatında olmazsa olmazları farklıdır; hepimizin hayatındaki yakın olduğu...
bipolar bozukluk
Hepimiz hızla artan dijitalleşmeden ötürü gün içerisinde çok fazla görsel ve işitsel uyarana maruz kalabiliyoruz. Bu uyaran fazlalığı da duygularımızı, enerjimizi ve düşüncelerimizi etkileyerek gün içerisinde çok fazla ve birbirinden farklı duygular hissetmemize sebep olabiliyor. Fakat bazılarımız için durum biraz daha karışık. Bipolar Bozukluk, diğer adıyla iki uçlu duygudurum bozukluğu tam olarak bu karışıklığa işaret ediyor. Boşanma, vefat, iş kaybı, yaşam alanı değişikliği gibi kritik yaşam olayları veya yoğun stres ve genetik faktörler g...
sosyal kaygı bozukluğu
Yaşamın birçok alanında insanlarla ilişki kurmamız gerekir ancak bazılarımız için sosyal alanlarda ilişki kurmak oldukça zorlayıcı bir süreçtir. Kimi daha hafif düzeyde yalnızca kalabalık önünde veya otorite figürlerinin karşısında konuşmaya yönelik korku ve kaygı duyarken kimileri de hemen hemen her sosyal etkileşimin olduğu alanlarda (market alışverişi, taksi yolculuğu, banka işlemleri, yol tarifi sormak, garsonlara sipariş vermek vb. ) kaygı ve korku hissetmektedir. Sosyal Kaygı Bozukluğunun Olası Sebepleri Sosyal kaygı olarak tanımlayacağımız...
agorafobi
Agorafobi Nedir? Agorafobi, Eski Yunanca’ da pazar yeri anlamına gelen agora ve Türkçeye korku olarak çevrilen phóbos sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır. O halde agorafobiyi, kaçmanın mümkün olmadığına inanılan durumlardan/yerlerden kaçınma isteği ve buna bağlı olarak yaşanılan kaygı şeklinde tanımlayabiliriz. Agorafobinin Belirtileri Nelerdir? Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na (DSM-5) göre Agorafobide: Yalnız başına evin dışında olma, çarşıda veya toplu taşımada olma; Çarşı veya pazar gibi açık alanlard...
anoreksiya-nevroza-ve-zamani-durdurmaya-dair
DSM-51'teki 8 yeme bozukluğu kategorisinden biri olan Anoreksiya Nevroza; zayıf ve ince bir bedene sahip olma arzusu nedeniyle kilo alma korkusu ve bu korkunun yol açtığı kendine özgü yeme tutumları ile semptom gösteren klinik bir tablodur. DSM-5'teki tanımına göre "gereksinimlerine göre kalori alımını kısıtlama tutumu" olarak genellenebilecek bir takım eylemle karakterize bu hastalığa sahip kişilerin vücut ağırlıkları normalden düşük olmasına karşın kilo kaybetmeye neden olan tekrarlı davranışlarda bulundukları görülür. Anoreksiya hastaları kendini a...
zinciri-kirmak-semalarimizi-anlamak
Kendinizi, istemediğiniz bir döngünün içinde bulduğunuz anlar oluyor mu? Neden hep benim başıma geliyor cümlesi size sık sık uğruyor mu? 1980’lerin ortasında Jeffrey Young ve Janet Klosko, bu soruları anlamlandırmak için şema terapisini oluşturdular. Şemanın Tanımı Başlangıcını çocukluk deneyimlerimizin oluşturduğu şemalarımızı; hayatımız boyunca tekrar eden, hiç de iyi niyetli olmayan hissetme ve düşünme kalıpları olarak tanımlayabiliriz. Örneğin “Hiçbir zaman başarılı olamayacağım” bir olumsuz şema cümlesidir. Benlik anlayışımız...
ruyalarimiz-bize-ne-soyler
Düşlerin yorumu, yıllar boyunca insanların yoğun uğraşlarına maruz kalmıştır. Tarihe baktığımızda krallar, imparatorlar, padişahlar rüyalarını yorumlatır ve rüyalarının anlamlarına göre hareket ederlerdi. Günümüzde ise insanlar rüya gördüklerinde birbirlerine anlatır üstüne konuşur, internete yazıp “tabirini” öğrenmeye çalışırlar. Psikanalitik yönelimli terapi yapan terapistler için ise rüyalar terapinin en önemli malzemelerinden biridir. Bizlere göre kişinin gördüğü rüya kişinin bastırmaları, çatışmaları, arzuları, vb. hakkında...
terapide-sessizlik
Her terapi yaklaşımında olan sessizlik özellikle analitik terapilerde oldukça anlamlı olarak görülebilecek araçlardan bir tanesidir. Terapi sürecinde kelimelerle anlatılanlar gibi sessizlik de kabul edilmektedir. Danışanın ruhsal gelişimi sessizlikle birlikte terapist ve danışanın bilinçdışı süreçlerinde gerçekleşen bir iletişim yoluyla olmaktadır (Olinick, 1982). Terapistin Sessizliği Terapistin seansın başında sessiz kalarak danışana alan açması sessizliğin terapide ilk kullanıldığı yerlerden biridir. Danışan neyi getirmek isterse bu sessizliği o...
olum-kaygisi
Yalom’un “başka hiçbir şeyin yapamadığı şekilde başımıza bela olur, yüzeyin altında sürekli homurdanır” dediği ölüm korkusu; ölümlülüğümüzle kaçamamacasına yüzleştiğimiz bugünkü gibi afet sonrası zamanlarda kuvvetle yüzeye çıkan ve daha açık bir yerden bizi tedirgin eden bir hale bürünebiliyor. Öyle ya, diğer zamanlarda bir şekilde bertaraf veya inkar ettiğimiz, kimi riskli davranışlar, tehlikeli sporlarla bir bakıma üzerinde hakimiyet kurmaya dahi çalıştığımız ölümlülüğümüz bu gibi dönemlerde bizi o denli güçlü olmadığı...
WhatsApp'tan Yaz!
Merhaba 👋

Size nasıl yardımcı olabiliriz?