Bağlanmak ya da bağlanamamak; her zaman ilişkilerimizin temel konularından biri olmuştur. Bağlanmak ne demek? biraz bunu açmakta fayda var. Bağlanmak, bir kişiyle/nesneyle bir bağ kurmak, içten yakın bir duygu hissetmek ve onun yokluğunda onu aramaktır aslında. Bağlanma gerçekleştiği zaman artık o kişi (ya da daha farklı bir şey de olabilir) bizim için hayatımızda olmadığında yokluğunu hissettiğimiz; yerini başka bir şeyle dolduramadığımızdır.
Neden Bağlanırız?
Hepimizin hayatında olmazsa olmazları farklıdır; hepimizin hayatındaki yakın olduğu kişiler farklıdır. Peki neden her birimizin bağlandığı ya da bağlanmadığı şeyler/kişiler bambaşka? Neden farklı takımları destekleriz, neden farklı karakterlerde kişilere bağlanırız? Birçok sorunun cevabında olduğu gibi aslında bu sorunun cevabı da “çocukluğumuz”. Bir bebek düşünün; yeni doğmuş. İlişki kurabildiği ilk kişi annesidir (ya da birincil bakım vereni); ilişki kurabildiği ilk şey ise onu besleyip yaşamasını sağlayan annesinin memesi. Yani hayata gözlerini açtığı ilk zamanlarda yalnızca annesine ve annesinin memesine bağlanır; onlar olmadan yaşayamaz ve onların yerini hiçbir şey dolduramaz. Bu bebek bağlanmazsa ölür. Birine, bir şeye bağlanmak aslında bizi hayata da bağlar. Hayatınızda bağlandığınız şeyleri bir düşünün; onlar olmadan yaşayabilir misiniz? yaşasanız da bu yaşantınızdan ne kadar keyif alırsınız? yaşamaya dair ne kadar bir motivasyonunuz olabilir?
Yaşamın Kaynaklarından Biri Olarak “Bağlanmak”
Yukarıda sorduğum sorulara içinizden birer cevap vermenizi isteyeceğim. Verdiğiniz bu cevaplar ışığında bir soru daha yöneltmek istiyorum: Bu hayatta ne uğruna yaşıyoruz? Bu soruya kişisel bir cevap vermem gerekirse ben “bağlandığımız şeyler uğruna” derdim. Kimimiz hayallerine bağlıdır ve onlar için yaşar, kimileri ailesine bağlıdır ve onlar için yaşar; bu liste böyle devam eder. Yazımın ilerleyen kısmında vereceğim bilgiler sonrasında sizin de bana katılacağınızı düşünüyorum.
Bağlanma Tarzımızı Ne Belirler?
Yukarıda sizden bir bebek hayal etmenizi istemiştim. Yaşamaya devam edebilmek için bağlanmaktan başka çaresi olmayan bir bebek. Şimdi o bebeği biraz büyütelim. 5 yaşına getirelim (bağlanma stillerinin oluşmasında 0-5 yaş çok önemlidir ve 5 yaşında çocuğun artık bağlanma stili oluşur). 5 yaşına gelmiş çocuğun 5 yaşına kadar olan dönemindeki annesiyle/bakım vereniyle olan ilişkisi çok önemlidir. 5 yaşına kadar olan bu süreçteki anne-çocuk ilişkisi çocuğun ömrünün sonuna kadar kuracağı tüm ilişkileri etkiler. Bu kurulan ilişkiye göre çocuk, bağlanma kuramındaki 4 stil sınıfından birine girer. Bu noktada biraz bağlanma kuramından bahsetmek isterim.
Bağlanma Kuramı Nedir?
Bu kuram, Psikanalist John Bowlby tarafından oluşturulmuş ve Psikolog Mary Ainsworth tarafından geliştirilmiştir. Bu kuram kısaca bize yukarıda bahsettiğim şeyleri söyler: “0-5 yaş arasında birincil bakım verenimizle kurduğumuz bağ, bizim hayatımızın ileriki zamanlarında kuracağımız tüm ilişkileri, ilişkilerdeki bakış açımızı, davranışlarımızı, vb. etkiler.” Bu kurama göre bağlanma stilleri 4 kategoride sınıflandırılır:
- Güvenli Bağlanma
- Kaçıngan Bağlanma
- Kaygılı/Güvensiz Bağlanma
- Dağınık Bağlanma
Güvenli Bağlanma
Bağlanma stilleri arasındaki en sağlıklı bağlanma stilidir. Eğer sağlıklı, birbirini dinleyen anlayan, sorunlarını sakin ve yapıcı bir yolla çözen, uzun süreli bir ilişki görüyorsanız; bu ilişkinin mimarları güvenli bağlanma stiline sahip iki insandır. Güvenli bağlanmanın temelinin oluşması tahmin edersiniz ki birincil bakım veren ile sahip olunan ilişkiye dayanıyor. Çocukluktaki bu ilişkide birincil bakım veren ve çocuk arasındaki en temel şey “güven”dir. Çocuk, birincil bakım vereninin onu terk edeceği korkusunu yaşamaz. Birincil bakım vereni gitse bile geleceğini bilir. Çocuğu ihtiyacı olduğu her an birincil bakım vereni oradadır; çocuğun ihtiyacını karşılar. (Eski literatürlerde “anne” ifadesi kullanılırken ben yazımın bu noktasına kadar “birincil bakım veren” ifadesini kullandım ve bu noktasından sonra da kullanmaya devam edeceğim. Bunun sebebi günümüz değişen aile yapılarından ya da diğer sebeplerden kaynaklı çocuğun ilk ilişki kurduğu kişi anne olmayabiliyor. Bu bazen baba, bakıcı, teyze, babaanne, vb. olabiliyor. Çocuk ilk ilişkisini anneyle kurmaz; onunla en çok ilgilenen, karnını doyuran, onu temizleyen, ihtiyacını karşılayan kişiyle kurar. Bu yüzden çocuk içi önemli olan bunları yapan kişidir ve biz buna “birincil bakım veren” deriz.) Güvenli bağlanan kişilerin en belirgin özellikleri ilişkilerini çok iyi yönetebilmeleridir. İlişkide olumsuz ya da sağlıksız herhangi bir harekette bulunmazlar.
Kaçıngan Bağlanma
Kaçıngan bağlanan kişiler ilişki kurmakta zorlanırlar. Karşı taraf ile bir bağ geliştiremezler ve bu yüzden ilişkileri genelde kısa sürelidir. Bu kişilerde bir iletişim problemi söz konusudur ve insanlara kolay kolay güvenemezler. Bu yüzden de yalnız kalmayı ve kendileriyle vakit geçirmeyi tercih ederler. Bu kişilerin çocukluklarına bakacak olursak birincil bakım vereninin davranışları sebep olmuş diyebiliriz: ihmal etmiş, ihtiyacı olduğunda ihtiyaçlarını karşılamamışlardır. Bazılarında bunlar olmasa da çocuğun duygusal tarafı hiç beslenmemiş olabilir; örneğin çocuğa ayıp olan her şeyi öğretmişlerdir fakat duygusunu nasıl ifade edeceğini öğretmemişlerdir.
Kaygılı/Güvensiz Bağlanma
Bu kişilerin kısmen özgüvensiz olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü daima karşısındaki kişiyi kaybetmeye dair bir endişeye sahiptirler: “ya beni aldatırsa, ya beni terk ederse, ya yalnız kalırsam, ya beni sevmiyorsa, …” gibi sorular sürekli kafalarının içinde dönüp durur. Bu kişilerin çocukluğunda birincil bakım verenleri bazen çocukla çok ilgilenip bazen ilgilenmeme gibi tutarsız davranışlar sergilemiş olabilirler.
Dağınık Bağlanma
Bu kişiler zaten ilişki kuramazlar, bağlanamazlar. Mutlaka hayatlarını ciddi derecede etkileyen bir psikolojik rahatsızlıkları vardır. Bu kişilerin birincil bakım verenleriyle çocukluktaki ilişkisi oldukça travmatiktir ve temel ihtiyaçları bile düzgün karşılanmamıştır.
Yazan: Psikolog İrem Yağcı
Kaynakça
Tüzün, O., & Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam, 19(1), 24-39.
Soysal, A. Ş., Bodur, Ş., İşeri, E., & Şenol, S. (2005). Bebeklik dönemindeki bağlanma sürecine genel bir bakış. Klinik Psikiyatri, 8(2), 88-99.
Morsünbül, Ü., & Çok, F. (2011). Bağlanma ve ilişkili değişkenler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 3(3), 553-570.