Psikosomatik kavramı Yunanca’da ruh anlamına gelen “psyche” ile beden anlamına gelen “soma”dan türemiştir. Kişinin ruhsallığının bedensel hastalıklara etkisi de psikosomatik hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Eski zamanlarda beden ve ruhun ayrı işleyişlere sahip olduğu düşünülmekteydi. Fakat sinirbilimdeki gelişmelerle de birlikte bu iki kavramı ayrı düşünmek yerine birlikte düşünülmeye başlanmıştır.
Psikosomatik kavramı uzun zamanlardan beri çeşitli alanlarda uzman kişilerin dikkatini çekmiştir. Hipokrat, felsefi bir açıdan ele alarak beden ve zihnin bölünemez olduğunu söylemiştir. Hem sağlık hem de hastalık insanı bir bütün olarak oluşturur, zihinsel ve bedensel süreçlerin tamamını kapsar. Pally’e göre artık doktorlar hastalarına ‘Her şey senin kafanda’ diyemezler çünkü ‘kafada’ olan her şey aynı zamanda bir anlamda ‘vücutta’dır.
Kişiler deneyimledikleri durumlar karşısında ortaya çıkan duygulanımlarını düzenleyemedikleri ya da ifade edemediklerinde bedenlerinde bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Elbette bu durum kişinin ego gücüyle de yakından ilişkilidir. Kimileri yaşanan durumu ve deneyimlenen duygusu ruhsal olarak işleyip sindirebilirken, kimilerinin ruhsallıklarında işlenemeyen olaylar ve duygulanımlar bedenleri aracılığıyla dışarıya aktarılmaya çalışılır. Örneğin stres altındayken duygulanımını ‘dışarı atamayan’ ya da ‘her şeyi içinde tutmaya çalışan’ bir kişinin bedensel semptomlar (baş ağrısı, migren, ülser, nefes darlığı, gibi) dgeliştirmesi olasıdır. Bu gibi psikosomatik belirtilerin ortaya çıkışında kişilik özellikleri, kronik depresyona ya da anksiyeteye sahip olmak, erken çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar gibi birçok faktör etkilidir.
Nefes Darlığı, Anksiyete ve Psikoloji
Stres ya da kaygı seviyemiz yüksek olduğunda vücudumuz otomatik olarak “savaş, kaç ya da don” mekanizmasını devreye sokmaktadır.
Bu stres tepkileri esnasında vücutta çeşitli değişikler yaşanır. Bunlardan bazıları;
- Vücudun uyarılması artar.
- Kalp atışı hızlanır.
- Solunum hızı ve dolayısıyla oksijen ihtiyacı artar.
- Göğüs, diyafram gibi nefes almayı sağlayan kaslar gerilir.
Ve bu değişiklerden birinin ya da daha fazlasının görülmesi durumunda da kişi nefes darlığı yaşıyormuş hissine kapılabilir.
Nefes alamıyormuş gibi hissetmek elbette herkes için oldukça korkutucu bir deneyimdir. Kişi tehdit geçtiğinde dahi zaman zaman nefes darlığı yaşadığı hissine kapılabilir ya da tekrardan nefes darlığı yaşamaktan korkuyor olabilir. Stres seviyesi yükselen kişinin vücudunda tekrar yaşanmasından endişe duyduğu bedensel stres tepkileri ortaya çıkabilir. Bu durumda da bir kısır döngü meydana gelir.
Psikolojik nefes darlığı olarak da karşımıza çıkan bu durum kişilerin nefes alamıyormuş gibi hissetmesi, kalp krizi geçirdiğini düşünmesi, çarpıntı yaşadığını düşünmesi gibi ciddi endişelere sebep olabilir. Bu durumlardan kaynaklı yaşanan endişeler kişileri çeşitli doktorlara yönelttiği gibi beraberinde sayısız tetkiklere de maruz bırakacaktır. Fizyolojik olarak her şeyin yolunda olduğu söylense de kişiler deneyimlerinden dolayı ikna olmakta zorlanırlar.
Anksiyeteden kaynaklanan nefes darlığı kişinin vücuduna hayati sayılabilecek bir zarar vermez. Kalp hastalığına sahip değilse bu anlamda kalbiyle ilgili bir risk de oluşturmamaktadır. Fakat deneyimlenen bu nefes darlığı kişinin gündelik hayatını olumsuz yönde etkiler. Birçok kişi spor yapmaktan, heyecanlandırabilecek ortamlardan uzak durmaya çalışır ve gün içerisinde sürekli olarak nabızlarını, nefeslerini kontrol ettikleri için gündelik işlerine odaklanmakta zorluk yaşarlar.
Psikolojik Nefes Darlığı ve Anksiyete Tedavisi Olarak Psikoterapinin Yeri
Kişinin kaygı zorluğu ve buna bağlı panik atak deneyimlemesi, ve beraberinde gelen nefes darlığı deneyimi bir bütün olarak ele alınmalıdır. Başta da belirttiğimiz gibi ruhsallık ve bedeni birbirinden ayrı düşünülmemeli, daha bütünleyici bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Kişi psikoterapi desteği ile birlikte aldığı psikoterapi desteğinin tekniğine göre kaygısının ve bedensel belirtilerinin kaynaklarını terapist ile araştırır. Sorunun kaynağının keşfi ve baş etme stratejilerinin değerlendirilmesi stresi yönetebilmeyi, kişinin kendi duygulanımlarını fark edip düzenleyebilmesini sağlar. Bazı rahatlama-nefes egzersizlerini öğrenmek nefes darlığı, göğüste sıkışma, çarpıntı gibi var olan semptomu yönetmeye çalışarak kişinin gündelik hayat kalitesini artırır ancak bu semptomların varlığının kişinin hayatındaki anlamı, olası nedenleri analiz edilmeli ve kişi için daha sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmek hedeflenmelidir.
Bu kişiler daha öncesinde defalarca kez doktora başvurmaları ve tetkiklerin normal çıkmasından dolayı yakınları tarafından yalancı-dikkat çekmeye çalışan kişiler olarak algılanabilir. Bu sebeple bazı terapi yaklaşımlarında aile ile de çalışmak, danışanın rol yapmadığını açıklamak ve kötü muamele görmemesini sağlamak oldukça önemlidir.
Yazan: Psk. Melike Ekizler
Düzenleyen: Klinik Psk Melis Kısmet