yoksa-deliriyor-muyum

Akıl Sağlığı

Sağlık ve iyi olma hali, ruhsal ve bedensel bütünlük içindedir. Ruh sağlığı ya da diğer bir ifadeyle akıl sağlığı duygusal, bilişsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halini ifade eder. Bu durum, kişinin düşünce süreçlerinin sağlıklı olması, duygusal denge içinde olması ve sosyal ilişkilerinde işlevsel olması anlamına gelir. Akıl sağlığı yerinde olan bir kişi, duygusal olarak dengeli ve istikrarlıdır. Olumlu ve olumsuz duygular arasında uyumlu bir dengeye ve stresle başa çıkma becerilerine sahiptir. Kişinin gerçeklik algısı doğru ve sağlamdır, çevresinde olanları objektif bir şekilde gözlemleyebilir ve gerçeklerle uyumlu bir şekilde düşünüp davranma yetisindedir. Akıl sağlığı yerinde olan bir kişi, empati yeteneğine sahiptir ve diğer insanlarla anlayış ve saygı çerçevesinde iletişim kurabilir. Kendi fiziksel, zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarını tanır ve bu ihtiyaçlarına uygun şekilde öz bakımını sağlayabilir. Günlük yaşamında işlevseldir ve sorunları çözmek, hedeflere ulaşmak ve günlük aktivitelerini yerine getirmek konusunda büyük bir zorluk yaşamaz. Zorluklarla karşılaştığında çözüm yolları bulabilir ve yeni durumlara adapte olabilir.

Delirmek

Delilik terimi, genellikle tıbbi bir tanımı olmayan, ancak kişinin normalden farklı davranışlar sergilediği veya toplumun normlarına uymadığı durumları tanımlamak için kullanılır.
Delirmek akıl sağlığıyla ilişkilendirilen ve kişinin normal gerçeklik algısını yitirdiği veya ciddi bir şekilde bozulduğu durumları da ifade eder. Bu durum, kişinin düşünce süreçlerinde, algılarında ve davranışlarında belirgin bir sapma olduğunu gösterir. Delirmek, genellikle psikiyatrik bozukluklar, psikotik belirtiler veya akıl hastalıklarıyla ilişkilendirilir. Psikotik belirtiler, kişinin gerçeklik algısının bozulması, anormal düşünceler ve algılar yaşamasıyla karakterize edilir ve bu belirtiler, genellikle bir akıl sağlığı sorununun bir parçası olarak kabul edilir ve tedavi gerektirebilir.

Psikotik Belirtiler

“Psikotik” terimi, kişinin gerçeklik algısının bozulduğu ve gerçek dışı düşüncelere veya algılara sahip olduğu durumları tanımlamak için kullanılır. Psikotik belirtilerde algıda ve düşünce içeriğinde bozulmalar meydana gelir.

Algıda Bozulmalar

Algıdaki bozulmalar varsanı (halüsinasyon), yanılsama (illüzyon), derealizasyon ve depersonalizasyon ile karakterizedir.

Halüsinasyonlar dış dünyada gerçek bir objesi ya da kaynağı olmayan ancak gerçek bir uyaranın inandırıcılığını taşıyan algılamalara verilen isimdir. Halüsinasyonlar işitsel, görsel, koku ile, dokunma ile, sinestezik ya da somatik olabilir. Bir kimsenin orada gerçekte var olmayan bir sesi duyması ya da bir şeyi görmesi halüsinasyon örneğidir. Sinestezi ise duyusal uyaranların birbirleri yerine algılanmasıdır. Yani sinestezi deneyimleyen kişiler örneğin renklerin tadını alabildiklerini ya da dokundukları şeylerin melodilerini duyduklarını dile getirirler.

Yanılsama ise gerçekte var olan bir nesnenin, gerçekte olduğundan farklı biçimde algılanmasıdır. Örneğin gece bir anda uykudan uyandığınızda kapının arkasında asılı duran bir ceketi, sanki orada bir insan varmışçasına algılayabilirsiniz. Bu tür algılamalar farklı bilinç açıklığı düzeyinde normal olabileceği gibi bazı durumlarda psikotik belirtilerden biri olabilir.

Derealizasyon yani gerçekdışılaşma, çevrenin değişmiş ya da yabancı bir çevre gibi algılanmasıdır. Derealizasyon yaşayan kişi, içinde bulunduğu çevreyi tanıyamaz ya da başka bir ortamda bulunuyormuşçasına algılar. Oldukça sık duyduğumuz bir kavram olan dejavu, derealizasyon örneğidir ve daha önce hiç görülmemiş bir yeri görmüş gibi algılamak ya da daha önce o anı yaşamış gibi hissetmek anlamına gelir. Dejavuyu biraz daha nörobilim perspektifinden inceleyecek olursak özetle birlikte ateşlenen nöronlar birlikte bağlanır diyebiliriz. Yani bir an yaşandığında o an’a dahil olan renkler, mekanlar, cümleler, kokular vs. beyinde farklı nöral ateşlemeler yaratır ve aynı anda ateşlenen nöronlar da sinaptik düzeyde birbirine bağlanır. Bu nedenle ilk kez yaşanan bir an, daha önce buna benzer uyaranlara sahip olan başka bir an ile nöral düzeyde ilişkili olabilir ve ‘ben bunu daha önce yaşamıştım’ hissine kapılabiliriz. Günlük hayatta dejavu ya da derealizasyon örnekleri bulunabilmekle birlikte ileri düzey algılama farklılıkları psikotik belirtilerin de habercisi olabilmektedir.

Depersonalizasyon ise bireyin kendisini ve bedenini değişmiş, farklı ve yabancı gibi algılamasıdır. Örneğin psikotik belirti olarak depersonalizasyon deneyimleyen kişi, kendine ve bedenine yabancılaşır. Aynada gördüğü yüzün kendine ait olmadığını ya da ellerine baktığında bu ellerin başkasına ait olduğunu ifade edebilir. Depersonalizasyon aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğu belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir. Travmatik olay deneyimleyen kişi, bu zorlantıyla baş etmekte zorlanıp algısal olarak kendiliğinden sıyrılmış ve uzaklaşmış olabilir. Semptomatik tssb tedavisinin ardından bu belirtinin kaybolduğu görülür (ardından travmaya yönelik tedavi süreci başlar).

Düşünce İçeriğinde Bozulmalar

Sanrı (diğer adlarıyla hezeyan ya da delüzyon), düşünce içeriğindeki bozulmalardan biridir. Birçok sanrı türü bulunur. Örneğin büyüklük sanrısı yaşayan kişiler kendilerinin peygamber olduklarını dile getirebilirler. Kötülük görme (perseküsyon) sanrısında ‘Hakkımda kötü düşünüyorlar, beni alt etmek için komplo kuruyorlar.’ ve benzeri düşünceler hakimdir. Düşünce okunması sanrısında kişiler, başka insanların düşüncelerini okuyabildiklerini söylerler. Referans sanrısında ise kişi, başkalarının ona radyo ya da televizyon gibi araçlarla mesaj vermeye çalıştığını söyleyebilir. ‘İnsanlar bana öksürerek ya da arabalarının farlarını yakıp söndürerek benim eşcinsel olduğumu ima ediyorlar.’ cümlesi, referans sanrısına bir örnektir.

Psikotik Belirtilerin Psikanalitik Kökeni

Psikanalitik yaklaşım, insan zihnini yapısal modelde id, ego, süperego olarak üç kavramla açıklamaktadır. Özetlemek gerekirse İd, bilinçdışındadır ve ilkel arzu ve dürtülerimizi kapsar. Bilinçdışı çatışmalar, korkular ve yıkıcı kaygılar İd’de bulunur. İd’den gelen malzeme toplumsal işlevselliğimizin sürdürülebilmesi adına ego tarafından bastırılmaya mahkumdur. Ancak psikotik yapılanmalarda bu malzeme yeterince bastırılamaz ve çarpık düşünce ve algılamalar bilinç düzeyine çıkar. Böylece gerçeklik ve kendilik algısında bozulmalar meydana gelir ve tüm bunlar sanki gerçekmiş gibi algılanır. Psikotik belirtiler kişinin kullandığı savunma mekanizmaları dolayısıyla deneyimlenmektedir. Psikotik yapılanmaya sahip kişilerle yürütülen psikanalitik terapi süreci ya da psikanaliz, kişinin İd’den geleni bastırabilmesi adına işlemesi gereken savunma mekanizmalarını güçlendirmeyi, böylece gerçeklik algısını desteklemeyi amaçlar.

Delirme Korkusu

“Delirme korkusu” veya “psikoz korkusu”, kişinin kendi zihinsel sağlığına veya gerçeklik algısına yönelik endişelerdir. Bu korku genellikle kişinin düşüncelerinin veya duygularının garip veya anormal olduğuna dair bir inançla ilişkilidir. Kişi, gerçeklik algısının bozulduğunu veya kaybolduğunu düşünebilir ve bu durumdan korkabilir.

Delirme korkusu, çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Bunlar arasında ani ve şiddetli kaygı, gerçeklik algısında değişiklikler, kendine güvensizlik ve kontrol kaybı hissi yer alabilir. Tetikleyiciler arasında stres, travma, uyuşturucu veya alkol kullanımı, uyku yetersizliği ve bazı zihinsel sağlık bozuklukları bulunabilir.

Bununla birlikte hepimiz günlük hayatta zaman zaman algısal ya da düşünsel farklılıklar deneyimleyebiliriz. Örneğin yoğun stres anında içinde bulunduğumuz çevreyi farklı algılamamız ya da zaman zaman yeni girdiğimiz ortamlarda dejavu yaşamamız olasıdır. Ya da kötü bir haber aldığımızda kısa süreliğine de olsa kendimizden ve bedenimizden uzaklaşmış gibi hissetmek gayet insani bir tepkidir. Psikotik özellikli ‘normal’ deneyimler ile psikotik bozuklukları birbirinden ayırmak, kendi kendimize tanı koyup etiketlemenin önüne geçebilmek açısından önemlidir. Gerçeklik algısında ciddi bir bozulma olduğundan endişelenilen durumlarda ise en yakın ruh ve sinir hastalıkları hastanesiyle ya da psikiyatr ile iletişime geçmek gerekir. Tedavi planına göre ilaç ve psikoterapi desteği ile bu zorlantılarla baş etmek ve bunları gidermek mümkündür.

 

Yazan: Psikolog Fulya Özfidancı

WhatsApp'tan Yaz!
Merhaba 👋

Size nasıl yardımcı olabiliriz?