İstanbul, Şişli – Gayrettepe

Antalya

Kayıp ve Yas

İçindekiler

Yas, değer verilen ve sevilen bir kişinin ölümünün ardından kayıp yaşayan bireylerin verdiği duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkiler olarak nitelendirilebilmektedir. Freud’un “Yas ve Melankoli” (1917) adlı eserinde yas, “sevilen bir yakının veya ülke, özgürlük, bir ideal gibi düşünsel-soyut bazı değerlerin kaybına karşı gelişen bir reaksiyondur” (Freud, 1917). Freud, yas sürecini libido tarafından yatırım yapılan nesnenin kaybı ile ilişkilendirir. Kişi bu kayıp nesnenin geçiciliğini kabul ettikten sonra yatırım yapabileceği yeni sevgi nesneleri bulma arzusuyla hayata devam eder. Fakat tüm bu geçiciliğe rağmen yasın acı vericiliği göz ardı edilemez. Yas sadece ölümün ardından yaşanan tecrübeyle sınırlı değildir. Bir çeşit ayrılık, yabancılaşma nedeniyle bir ilişkinin yitirilmesi sonucu da yas yaşanır. Özetle, kaybedilen kişi gerçeklikte yaşamaya devam etse de bu kişiyle ilişkilenme biçimimiz değiştiyse yas tutulur. Her bireyin yas tutma biçimi farklıdır. Kaybedilen kişinin yas tutan kişi için anlamı, kayıptan önceki yaşam deneyimleri, kaybın beklenip beklenmediği, kaybı yaşayan kişinin psikolojik durumu vb. unsurlar bu farklılığı biçimlendirir.

Yasta olan bireyin, kaybettiği kişiyle nesne ilişikisinden sağlık bir şekilde ayrışması yaşanamaması ve zamanla normal hayat akışına tutunamaması durumunda Freud’a göre “melankoli” oluşur. Yasta kayıp adına üzülürken melankolide kaybedilenle beraber ölür insan. Freud’a göre normal yas sürecinde kaybedilen nesneye yapılan yatırım çekilir ve zamanla başka bir nesneye yönelir. Birey yas sürecinden sonra yaşamına devam ediyor olsa bile kayba dair izlerle devam eder. Patolojik yas sürecinde ise “nesnenin gölgesi egoya çöker”. Melankolide, derin bir hüzün, sitem etme, dış dünyaya ilginin azalması, kendini hor görme, kendilik değerinde düşme vb. gerçekleşir (Terbaş, 2016).

Nasio (2007) terapide yas ile çalışmayı katılaşanı yavaş yavaş çözmeye benzetir. Bu süreçte kayıp unutulmaz. Kaybolanı başka şekilde sevebilmek öğrenilir. Çünkü ne yasın amacı ne de terapinin amacı ölen kişiyi unutturmak değildir. Burada bireyin kayıpla ilgili çözümlenmemiş duygularını çözümlemek, konuşamadıklarını konuşmak, taşımakta zorlandığı bütün o duyguları taşımasında destek vermek terapinin en önemli işlevleridir.

Freud, S. (1993). Yas ve melankoli. Çev. R. Uslu ve OE Berksun, Kriz, 1(2).

Nasio JD. (2007). Aşk Acısı, İmge Yayınları

Özkan, A. & Baltacı, S. (2020). Freud ve Lacan’ın Psikanalitik Kuramlarında Yastan Ayrışan Melankolik Özne . Psikoloji Çalışmaları , 40 (2) , 317-333 . DOI: 10.26650/SP2019-0056

Özmen, E. (2013). İnsan Varlığının Temel Kurucu Zemini Olarak Melankoli ve Özdeşleşme. Birikim

Terbaş, Ö. (2016). Rüyalardan gerçekliğe psikanaliz ve sanat. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Yasemin, Ö. Z. E. L., & Özkan, B. (2020). Kayıp ve Yasa Psikososyal Yaklaşım. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 12(3), 352-367.

Görsel: Edvard Munch; 1891

Diğer Yazılarımız

“Taşıyamadığımız duygular sadece içimizde değil; sistemlerde, ideolojilerde ve ötekileştirdiklerimizde dolaşıyor.” “Kendimizden kaçarken birbirimize çarpıyor, sonra bu çarpışmalarla parçalara ayrılan bir topluma dönüşüyoruz.”

Psikoterapide sessizlik, yalnızca konuşmanın kesilmesi değildir. Aksine, bilinçdışının işitilebilir hale geldiği, duyguların ve düşüncelerin yüzeye çıkabildiği bir alandır. Terapist, bu sessizliği doldurmaz;

Değişen toplumsal hareketler uzunca bir süredir hepimizin içerisinde maruz kaldığımız ve kalmaya devam ettiğimiz pandemi sürecinde eğitim sistemimizi de kapsadı. Uzun yıllardır

Hukuki sistemlerden terapi odasına kadar geniş bir alanı kapsayan etik, her alan için farklı karar verme süreçlerini içerir. Peki, bu bahsedilen hayatımızın

Instagram